Konya Design
@ konyadesign • Hikaye Laklağı • 3 weeks ago

Laklaklook Hayat Hikayesi

Derin ormanın en yaşlı meşe ağacının tepesinde, diğer baykuşlardan biraz farklı bir baykuş yaşarmış. Adı Bilge olsa da, o daha çok "Sinirli Bilge" olarak tanınırdı. Kaşları sürekli çatık durur, kocaman kehribar gözleriyle etrafına delici bakışlar atarmış. Ama bu asık suratının ardında, sıcacık ve meraklı bir kalp atardı. Sadece kimseye göstermezdi.

📖 Laklaklook Hikayesinin Devamı

📝 Hikaye

Bir gün, ormanda dolaşırken, daha önce hiç görmediği parlak ve tuhaf bir şey dikkatini çekti. Yere düşmüş, garip sembollerle süslü küçük, ahşap bir kutuydu. Kutunun üzerinde "Laklaklook" yazıyordu. Bilge, içindeki merak fısıltısına dayanamadı ve kutuyu pençeleriyle açtı. İçinden çıkan şey ise onu daha da şaşırttı: minik, pırıl pırıl bir tohum. ​Tohum, Bilge'nin pençeleri arasında parlıyor, sanki ona bir şeyler fısıldıyordu. "Bu ne garip bir şey," diye mırıldandı Bilge, yine kaşlarını çatarak. Ama bir yandan da tohumun büyülü ışıltısı onu etkilemişti. Onu yuvasına götürüp küçük bir saksıya ekti. Geceler boyunca, tohumun başında bekledi, çatık kaşlarının ardındaki meraklı gözlerle onu izledi. ​Derken bir sabah, tohum filizlendi! Hızla büyüyen filiz, rengarenk yapraklar açmaya başladı ve sonunda minik bir fidan oldu. Bu fidan, Bilge'nin diğer baykuş arkadaşlarının dikkatini çekmişti. Hepsi toplanmış, bu garip ve güzel fidanı inceliyordu. "Bu bir Laklaklook fidanı olmalı!" dedi yaşlı Baykuş Hoca. "Efsaneye göre, Laklaklook fidanları, dünyalar arasında köprü kurar ve yeni maceralara kapı açar." ​Bilge'nin içindeki o sevimli, maceraperest baykuş nihayet uyanmıştı. Fidan büyüdükçe, Bilge de onunla birlikte değişti. Artık o kadar da sinirli görünmüyordu. Gözlerinde yeni bir ışıltı vardı. Fidanın açtığı ilk çiçekle birlikte, Bilge kendini Laklaklook diyarı denilen bambaşka bir yerde buldu. Laklaklook, rengarenk mantar evlerin, ışıklı ağaçların ve cıvıl cıvıl konuşan hayvanların olduğu büyülü bir yerdi. Bilge, burada Laklaklook diyarına özgü baykuşlarla tanıştı. Onlar da Bilge gibi bilgiye aç, ama çok daha neşeli ve dışa dönüklerdi. Bilge'nin çatık kaşları yavaş yavaş gevşemeye, yüzüne nadir de olsa bir gülümseme yerleşmeye başladı. Laklaklook sakinleri, Bilge'nin sinirli ama sevimli hallerine bayılıyorlardı. ​Laklaklook diyarı, her birinde farklı bir bilginin saklı olduğu yedi kadim tapınaktan oluşuyordu. Bilge'nin görevi, bu tapınakları ziyaret etmek, oradaki bulmacaları çözmek ve her tapınağın sırrını açığa çıkarmaktı. İlk tapınak, "Şarkı Tapınağı" idi. Buradaki bulmaca, en güzel melodiyle orman ruhlarını uyandırmaktı. Bilge, başta tereddüt etti. O, hiç şarkı söyleyen bir baykuş olmamıştı. Ama Laklaklook'lu arkadaşlarının cesaretlendirmesiyle, içinden gelen ilk melodiyi mırıldandı. Ses tellerinden çıkan notalar, ormanda yankılandı ve uyuyan ruhlar uyanıp dans etmeye başladı. Tapınakları birer birer tamamladıkça, Bilge sadece dış dünyayı değil, kendi iç dünyasını da keşfetti. Sinirli görünümünün altında yatan sevimli ve maceraperest ruhu tamamen ortaya çıkmıştı. Artık o sadece "Bilge" idi, ne sinirli ne de sadece sevimli. O, her ikisinin de mükemmel bir birleşimiydi. ​Bilge, Laklaklook diyarı ile kendi ormanı arasında bir köprü haline geldi. Oradaki bilgeliği kendi ormanına taşıdı, kendi ormanının neşesini ise Laklaklook'a. Ve böylece, sinirli ve sevimli baykuş Bilge'nin Laklaklook macerası, bitmeyen bir öğrenme ve keşif serüvenine dönüştü.

Anlatan üye: Konya Design

🔗 Benzer Laklaklar